22 Eylül 2013 Pazar

Dolmabahçe Sarayı


Selamlık (Mabeyin dairesi) ve Has Bahçe
Uzun zamandır gitmek istediğim ama bir türlü nasip olmayan bir yere gidebildim agustos aynın sıcak bir gününde. İhtişamlı Osmanlı saraylarından bir tanesi olan Dolmabahçe sarayına. Arabayı Şehremini-Çapa taraflarına park ettik ve tramvay ile son durak olan Kabataş'a kadar gittik. İstanbul trafiğinde o taraflara araba ile gitmek işkence olacağından tramvay en doğru seçim olacaktır. Tramvaydan indikten sonra sahil boyunca yola devam ettiğinizde Bezmiâlem Valide Sultan camiiden sonra Dolmabahçe'nin Saat kulesi karşınıza çıkacaktır. Yolun sol tarafında ise İnönü stadi bulunmakta (tabii şimdilik, o da yıkım aşamasında malum).
 

Saat kulesini geçtikten sonra sarayın Saltanat Kapısı karşınıza çıkacaktır. Burada içeri girmek için sıra bekleyen yerli ve yabancı turistlerden oluşan uzun bir kuyruk vardı. Normalde Selamlık 15 TL, Harem 10 TL ama kombine bilette 20 TL'ye Selamlık ve Harem'i ziyaret edebilirsiniz. Bizim için olay biraz farklıydı gerçi, bazı özel sebeplerden dolayı para vermeden ziyaret etme imkanımız oldu. Hatta kuyruk da beklemedik diyebilirim de, o konuya fazla girmeyelim :))

Maalesef sarayın içinde resim çekmek yasak olduğundan dış çephesinin birkaç resmini çekebildim ancak. Bir de bahçede bulunan haritasını ekledim, böylelikle daha anlaşılır oluyor. Saray o kadar büyükki hızlı gezmenize rağmen iki saatinizi alıyor. Birde inceleye inceleye gezseniz akşama kadar bitiremezsiniz sanırım.
Selamlık girişi
 Has Bahçe
Saltanat Kapısından geçtikten sonra sarayın Has Bahçesi sizi karşılamakta. Zaten o kapıdan geçtikten sonra günlük hayat duruyor, şehrin gürültüsü kesilip, kafanızdaki yoğunluk ve yorgunluk geçiyor. Geçmişe yapacağınız yolculuğun serüveni ve heyecanı bünyenizi sarıyor. Yani en azından ben öyle hissettim. Has Bahçe'nin ortasında bulunan havuz ve etrafındaki rengarenk çiçekler sizi karşılıyor önce, devamında Selamlık dairesi görülüyor (en üst resimde görüldüğü gibi). Gruplar halinde rehber eşliğinde turlar düzenleniyor peş peşe. Burada da rehber bekleyen ufak bir kuyruk var. Turlar Türkçe ve İngilizce, tabii özel rehberle gezen birkaç kişide bulunuyor. Bizim grupta sanırım 20-25 kişi vardı.
Selamlık padişahın çalışma ofisi, harem ise evi, ailesi ile özel vakitlerini geçirdiği bölümdür. Selamlık dairesine girdiğimizde rehberin bize söylediği ilk şey sarayın içinde resim çekmenin yasak olduğuydu. Malum tarihi eserler çok kıymetli olduğundan ve korunması gerektiğinden böyle bir yasağı koymuşlar. Eh buna rağmen yine de cüret edip çekmeyi deneyen çok oldu :)

Dolmabahçe Sultan Abdülmecid tarafından Ermeni olan Balyan ailesine yaptırılmıştır. Boğaz'dan görünen sarayın uzunluğu 600 metredir. Sol tarafı selamlık, sağ tarafıda harem bölümüdür. Şahsen Topkapı sarayını ve klasik Osmanlı mimarisini daha çok beğendiğim için Dolmabahçe'nin süsleri bana abartılı geldiğini söylemem lazım. Zevk meselesi sonucda. Sarayda esinlenen mimari akımlar şunlardır: Fransız Baroku, Alman Rokokosu, İngiliz Neo Klasizmi, İtalyan Rönesansı karışık bir şekilde uygulanmıştır. Sarayda kristal objeler çok çok fazlaydı. Hatta selamlık ve harem arasında bulunan kabul salonunda o kadar büyük bir avize vardı ki. 4500 kilo ağırlığında. 4 mühendis İngiltere'den getirilen avizeyi 6 ay içinde kurmuşlar, gerisini siz düşünün.
Hazine Kapısı (selamlık bahçe kapısı)
Harem bahçesi
Selamlık dairesini gezip, Muayede salonuna geldik. 2010 yılında Nato toplantısı burada yapılmış. O kadar kocaman bir salonki insan kendini minnacık hissediyor. Üstelik saray ne kadar büyük algılayamıyorsunuz. yerde bir halı var mesela. 140 metrekare diyor rehber (bizim daireden büyük bir halı yani) ama bulunduğunuz mekan muazzam olduğundan halı o kadar büyük değilmiş gibi geliyor insana. Fazla ayrıntıları anlatmayayım da, gitmek isteyenlerin hevesi kaçmasın. Muayede salonundan dışarıya çıktığınızda Boğaz manzarası sizi karşılamakta. Biraz soluklandık ve nefes aldık. Hava sıcak olduğundan ve insanlarla yakın durduğumuzdan biraz sıcak basmıştı. Hareme girebilmek için sarayın sol tarafından dolanmamız gerekti. Buradaki rehberimiz bir bayandı ve fazla bilgi vermedi sayılır, daha çok görsel bir şölen oldu. Haremde 12 adet demişti sanırım, iste 12 adet daire bulunuyordu, padişahın hanımlarının birer dairesi ve inanın o daireler yine bizim daireden daha büyük olduğuna inanıyorum. Geniş bir koridor, koridordan daireye açılan bir kapı, kapıdan içeriye baktığınızda bir hol. Bu hole açılan 4 veya 5 adet oda. Misafir odaları bile birkaç odadan oluşuyor. Sanırım misafirin önemine göre süslemesi ve büyüklüğü belirtilmiş. Bazıları çok basit, bazıları ise saray odası gibi resmen işte. Kocaman aynalar, koridorlarda sanat eseri tablolar, Pembe Salon, Mavi salon ve o renkte düzenlenmiş mobilyalar, tavanlar ve zemin ayrı bir sanat eseri. Son olarak Atatürk'ün odası.. vefaat ettiği yatak, doktoru tarafından ölüm saatinde durdurulan masa saati, banyo dolabında ilaçları, tekerlekli sandalyesi, yatağın üstünde Türk Bayrağı işlenmiş bir yatak örtüsü...

Harem'den dışarı çıkıp biraz harem bahçesinde gezindikten sonra Kuşluk bahçesine geçtik. Sanki çok gezmemişiz gibi burada bulunan Camlı Köşk'e de girdik. Kuşluk bahçesinde kümes bölümüde vardı, bahçede farklı cins tavuklar, hindiler ve tavus kusları gezmekte, havuzda ördekler yüzmekteydi. Oradan da Selamlık bölümüne geçip son resimde gördüğünüz havuzu geçip, yorgun argın bir vaziyette tekrar Has bahçenin bulunduğu bölüme geldik. Bahçede biraz dinlenip, bol bol resim çektikten sonra Saltanat kapısından geçip İstanbul'un karmaşasına ve kalabalığına karıştık. 

Ha bu yorgunluğun üstüne yemek yedikten sonra bir de Eyup Sultan ve Pierre Lotti'ye çıktık, ama o daha sonra anlatılacak bir macera :)
İmkanınız olursa sizde görün, gezin, tarihi teneffüs edin derim!

Selamlık yan bahçe

21 Eylül 2013 Cumartesi

Lutenitsa - kışlık közlenmiş sos

Malzemeler:
  • 3 kilo domates
  • 2 kilo kapya (kırmızı) biber
  • 1-2 kilo patlıcan
  • yarım kilo havuç
  • şeker, tuz
  • zeytinyağı
  • sirke 
  • baharat
  • 2 soğan
  • 6-7 diş sarımsak


Tarifini yaptım ama biraz geç yayınlıyorum, kusura bakmayın. Pazarda patlıcanlar biraz pahalanmaya başladı ama tükenmeden kesinlikle az da olsa denemenizi tavsiye ederim :)))

Internet'te bulduğum ve çevremde duyduğum tarifleri harmanlayıp, bu Balkan sosunu yapmaya karar verdim. Çoğunda önce malzeme robottan çekilip sonra pişiriliyor, ben önce pişirdim sonra blenderladım. Seçim sizin. Önce robottan çeker pişirirseniz, sürekli başında durup altı tutmasın diye karıştırmanız gerekecektir. Benim yaptığım gibi yaptığınızda sebzeler biraz suyunu salacağından ara sıra karıştırmanız yeterli olacaktır. Blenderla çektikten sonra macun kıvamında olacaktır. 

Biber ve patlıcanı fırında közleyeceğim için domateslerinde arkalarına çarpı şeklinde bıçakla kesik atıp bir tepsiye paylıcanları, birine biberleri ve birinede domatesleri koydum. Hem fırında pişeceğinde tencerede pişme süresi azalacaktır, hem de cizik attığınızdan kabuğu kabarıp çok daha kolay çıkacaktır. Yarım saat kadar közlemeniz yeterlidir. Ara sıra patlıcan ve biberleri çevirin. Fırını kapatın, Yarım kilo kadar havucu haşlayın. Havuç tercihe bağlı. 1-2 adette koyabilirsiniz. Havuç miktarı çogaldıkca sosun rengi turuncuya doğru dönecektir.

Domateslerin kabuklarını soyun, ikiye bölüp köklerini temizleyin, elinizle fazla suyunu sıkın bir kaba alın. Biberleri ve patlıcanları temizleyin. Biraz küçültün.
Tencereye yarım çay bardağı kadar zeytinyağı koyun, soğanları doğrayıp 1-2 dakika soteleyin. Domatesleri ilave edin. Harlı ateşte 10 dakika kadar pişirin. Havuç, patlıcan ve biberleri koyun, sarımsakları bıçağın yassı kısmıyla ezin biraz ufaltıp ekleyin. Bir tatlı kaşığı kadar şeker ekleyin. 20-30 dakika kadar hepsini pişirin. Ara ara karıştırın. Son olarak bir yemek kaşığı kadar tuzunu ekleyin. Altını kapatın. Arzuya göre 2-3 kaşık sirke ekleyin. Blenderdan geçirin ve sıcakken kavanozlara koyup ters çevirin. 

Yiyeceğiniz vakit içine baharat ve dövülmüş ceviz ilave edebilirsiniz. Makarna sosu veya kızartmaların yanında da harika gidecektir. Ama ekmeği banıp banıp yemeside harika oluyor :)
Afiyet olsun!

17 Eylül 2013 Salı

Yoğurtlu Elmalı Semizotu Salatası

Malzemeler:
  • semizotu
  • yoğurt
  • ince bulgur
  • kırmızı biber
  • yeşil elma
  • zeytinyağı
  • çörekotu
  • baharat


Geçenlerde semizotu alıp iki farklı salata yaptım, bu sefer yoğurtlu ve elmalı tarifini vermek istiyorum. Bu da doğaçlama ve doyurucu bir salata oldu. Bir çay bardağı kadar ince bulguru kaynar su ile ıslatıp demlenmeye bırakın. Semizotunuzu güzelce temizleyip dallarını elinizle ayıtlayıp, sap kısımlarını ince ince kesin. Bir kırmızı biberi küp küp doğrayın. Yeşil bir elmayı bir kase yoğurdun içine rendeleyin. Ekşi olduğundan dolayı yeşil elma tercih ettim, limon da kullanmanız gerekmez, ama sonuçta tercih sizin tabii ki.

Bulgur, biber ve semizotunu biraz tuz ve zeytinyağı ile harmanlayın. Üzerine elmalı yoğurdu koyup, baharat ve çörekotu ile süsleyebilirsiniz, servis olarak daha hoş duruyor. Ama lezzet olarak yoğurdu karıştırıp, tüm tatların birbirine karışmasını sağlarsanız daha lezzetli bir salata elde etmiş olursunuz. Tercih sizin :)
Afiyet olsun!

Semizotu salatasının yoğurtsuz tarifi için tıklayın




Evde Tarhana Yapımı

Malzemeler:
  • 2 kilo kırmızı (kapya) biber
  • 2 kilo domates
  • 1 kilo soğan
  • 1 kilo yoğurt
  • yarım kilo nohut
  • 4-5 kilo un
  • kaya tuzu
  • baharat

mayalanmış ve göz göz olmuş tarhana
Ben renk versin ve tat katsın diye biber ve domatesi bol kullandım, arzuya göre siz birer kilodan da yapabilirsiniz. Nohutu önceden ıslatıp pişirin. Biberleri közleyip temizleyin. Domatesleri soyun suyunu sıkın. Ben domateslerin alt kısmına cizik atıp biberlerle birlikte közledim fırında. Biberler közlenene kadar domateslerde hafif pişiyor ve çarpı şeklinde çizik attığınız için kabuklarıda daha kolay soyuluyor. Söbü domatesi (yer yer Çanakkale veya Bursa domatesı, hatta bardak domates olarak da bilinir) kullandım. Bu seferkiler sulu olduğundan temizlerken bile suyu epey çıktı, o yüzden tencereye atmadan önce kökünü bıçakla temizleyip fazla suyunu elimle sıktım. 2 kilodan fazla domates kullanmış olabilirim. Soğanları temizlip biraz ufaltın ve tenceyeye atın. Çekirdekleri ve kabuğu temizlenmiş biberleride tencerenize atıp yarım saat ile bir saat arası pişirin. Pişirme süresi size kalmış, eğer çok sulu ise, suyunu çektirmek adına biraz daha fazla pişirmeniz gerekir. Benim gibi sebzeleri hafif pişmiş ve suyunu sıkmış şekilde hazırlarsanız pişirme süreside kısalır.
büyük parçalar halinde kurumasının ilk günü
Nohutlarınız haşlandıktan sonra hala diriyse eğer onlarıda tencereye atın hepsi birlikte pişşin. Nohut ile maya yapılacağı için kullanma miktarı sıze kalmış. 1 kasede koyabilirsiniz, 4 kasede. Sanırım benim haşladığım nohuttan 3 çorba kasesi haşlanmış nohut çıktı. Sebzeler iyice yumuşayınca 1 tatlı kaşığı şeker (domatesin mayhoşluğunu azaltsın diye) 2-3 yemek kaşığı kaya tuzu ilave edin ve blender yardımı ile püre haline gelinceye dek karıştırın. Soğumaya bırakın. 
Yoğurt olarak ben bir kilo doğal yoğurt kullandım. İmkanınız varsa evde mayaladığınız yoğurdu tülbentten geçirip kullanın (ki bizim o günlerde sütçümüz gelmediğinden mecburen almam gerekti). Süzme yoğurtta alabilirsiniz, onlar genelde 750 gram olarak satılıyor, öylede kullanabilirsiniz. Yani mümkünse doğal olanı tercih edin. Sebzeler ılık soğuk arası olduğundan yoğurdu ilave edin ve karıştırın. Arzuya göre baharat ekleyebilirsiniz, ben biraz kekik, kuru nane ve çesitli kurutulmuş biber kullandım. Geniş bir kabın içine 3 kilo kadar unu koyun, ortasına çukur açıp sebzeli yoğurdu dökün ve yoğurun, gerektiğince un ilave edin. Ben 4-4,5 kilo kadar un kullandım. Hamur kulak memesi kıvamına gelince yoğurma işlemimiz tamamdır. 5-5,5 kilo kıvamında bir hamur elde etmiş oluyorsunuz. Hamurun üstünü örtün ve mayalamaya bırakın. Nohut biraz geç mayalanır (1-2 gün sonra), yani yapmaya başladığınız gün pek bir kıpırtı göremezsiniz :) Gün içinde iki üç defa masaya yatırıp hamuru birkaç dakika yoğurun. Siz yoğurdukca o özleşecek ve mayalanacaktır. 
kurumanın 2. günü, elimle ufaladığım zaman
Büyük bir hamur leğeniniz varsa onu kullanın, çünkü 3. günden sonra iyice hamurunuz kabaracaktır. Ben 4,5 ve 7,5 kiloluk leğenlerimi kullandım ama sabah kalkıp baktığımda hamurun dışına taştığını fark ettim. Mayalanma işleminde gün içerisinde birkaç defa yoğurmanız çok önemli, bunu unutmayın. İlla her seferinde evirip çevirmeniz gerekmez, ara sıra leğenin içine elinizi bastırıp, kabaran hamuru indirebilirsiniz. Hamur yumuşayacağı için biraz da un katmanızda sorun yok.  Ben 2 gün içinde sanırım 2 bardak kadar un daha ilave ettim. Pazartesi yoğurmaya başladım, cuma gününe kadar, kabarması durmuştu ama ancak cumartesı vaktim olduğundan yaymaya karar verdim.
Yemek masasının üstünü plastik poşetle kapladıktan sonra hamur bezimi serdim ve leğenden topak topak aldığım hamuru gelişi güzel yaydırdım. Yumuşak olduğundan hem ele çok yapışıyordu, hem de sünüyordu. O yuzden sabah erkenden serdim, öğlene dek hafif kuruyunca hamurları bu sefer avuçlarımın arasında yassıltıp bezin üstüne yerleştirdim (2. resim). Atta kalan kısımlarıda kurusun diye hamuru ters yüz ettim. Pazar sabahı sabah erkenden kurumuş olan tarhanayı avuçlarımın arasında ovalayıp ufalttım ve masaya yaydırdım. Oğlene kadar o halde biraz daha kurusun diye (3. resim).
robottan ilk çekildiği zaman
Pazar öğleni salondaki çekyatı açıp, pike ve üstüne çarşafı serdikten sonra büyük haznesi olan rondomu ve eleğimi alıp işe koyuldum. İlk rondoya çektiklerimi bir leğene aktardım. Aralarında hala büyük parçalar vardı (4. resim). İkinci defa rondodan geçirdikten sonra elek ile çekyatın üstündeki bezin üstüne eledim. Elekte kalan kısımları tekrar rondoya koyup bütün parçalar un ufak olana kadar 3-4 defa rondo işlemini tekrarladım. Tarhana hamuru hala yaş olmasına rağmen, rondodan geçirdiğinizde un gibi, leblebi tozu gibi görünüyor. Pazar gününden itibaren kurutma işlemlerini başlattım. Kurudukca hamur topakları oluşuyor sanki. O ilk baştaki un halini gidiyor, tarhana kıvamına geliyor. Tarhanayı serdikten sonra 3-4 gün kuruması için bekletin. Günde bir kez de olsa çarşaftaki tarhanayı bir araya getirip, karşıtırıp tekrar elekten geçirerek yaydırın, hem havalansın, hem tarhanalar yer değiştirsin diye.

İlk defa yapmış olmama rağmen çok keyif aldım. Evet, biraz zamanınızı harcıyorsunuz, vakit alıyor, sürekli ilgilenmeniz gerekiyor ama tadını tattıktan sonra inanın buna değdiğini anlıyorsunuz. Hazır mevsimi geçmeden yapmak isteyenlerin bir an önce yapmalarını tavsiye ederim! Afiyet olsun! 
son aşama: kurumaya başlamış olan tarhana

Sebzeli Akıtma

Malzemeler:
  • 1 yumurta
  • 1 bardak süt
  • un
  • tuz
  • dereotu
  • maydanoz
  • havuç
  • kabak
  • baharat

Yumurta ve sütü çırpın, akışkan kıvama gelene dek azar azar unu ilave edin. Yarım kabak ve küçük bir havucu rendeleyin, bir tutam dereotu ve birkaç dal maydanoz ince doğrayıp hamurun içine karıştırın. Arzuya göre nane, kekik, pul biber gibi baharatları ve tuzunu ilave edin. Kıvamı koyu olduysa eğer su ile açabilirsiniz. Ya da biraz daha bol olsun istiyorsanız yine biraz su ve un ilave ederek çoğaltabilirsiniz.

İlk akıtma genelde tavaya yapışır, o yüzden tavanızı hafif yağlayın ve hamuru tavanıza akıtın. önlü arkalı pişirin. Arzuya göre içine yeşillik ile servis yapın.
Afiyet olsun!



13 Eylül 2013 Cuma

Hatay usulü Kısır

Malzemeler:
  • ince bulgur
  • biber salçası
  • domates salçası
  • isot
  • baharat
  • maydanoz
  • dereotu
  • marul
  • taze soğan
  • zeytinyağı
  • nar ekşisi, limon


Herkes kısırı farklı farklı yapar, içine konulan malzemeler üç aşağı beş yukarı aynıdır. Hatay kısırının özelliği salçasında ve izotunda gizlidir bence. Pul biber şeklinde izot vardır ki onu öyle ilave edersiniz. Bende bulunan ve genelde çiğ köfteye de konulan izot şekli hafif yağlı gibi ve bir miktar suda hafif kaynattıktan sonra rengini ve lezzetini vermekte. Gerçi tercih sizin isot her evde bulunmayabilir. Salça olarakta ev yapımı has biber ve domates salçacası varsa onları kullanın. Çünkü onlar saatlerce kaynatıldıktan sonra elde edilmiştir ve katkı maddesi bulunmaz (genelde). Eğer ev yapımı salçanız yoksa, o zaman iki salçayı karıştırıp çiğ tadı gitsin diye teflon tavada biraz yağ ile 2-3 dakika pişirin.

Arzuya göre bulguru bir kabın içine boşaltın. 2 bardak ölçüsünden yola çıkıyorum. 1 çay kaşığı isotu biraz su ile kaynatın. Bulgurun üstüne tuz ekleyin, sulu izotu dökün ve hafif üstünü taşacak şekilde kaynar su ilave edip kapağını kapatın. Demlenmeye bırakın. Kuru izot kullanıyorsanız baharatlarla birlikte ilave edebilirsiniz. 

Bu arada yeşilliklerinizi yıkayın. Ben taze nane sevmiyorum ama kuru naneye bayılırım. Arzuya göre yarımşar demet maydanoz, dereotu, nane, 4-5 taze soğan ve birkaç dal marulu ince ince doğrayın. Bulgur 10 dakika kadar demlendikten sonra soğuması için kapağını açın. Salçayı yoğurarak yedireceğiniz için ılık kıvamda olması gerekiyor. Tepeleme bir yemek kaşığı biber salçası ve yarım yemek kaşığı domates salçasını bulgurla yoğurun. Bir yemek kaşığı nar ekşisi ve yarım limon sıkın, istediğiniz baharatları ilave edin: kuru nane, kimyon, pul biber gibi. 2-3 yemek kaşığı zeytin yağı dökün ve hepsini harmanlayın. Zeytinyağını ve baharatları damak tadınıza göre ayarlayın. Nar ekşisi ve izot sayesinde bulgurun rengi zaten koyulaşacaktır. Son olarak soğumuş kısıra doğranmış yeşillikleri de katıp karıştırın ve sunuma hazırlayın.
Afiyet olsun!


Semizotu Salatası

Malzemeler:
  • domates
  • salatalık
  • semizotu
  • kırmızı biber
  • ince bulgur
  • zeytinyağı
  • salam
  • çörekotu

Evdeki malzemelerle doğaçlama bir yemekle yine karşı karşıyayız :) 
Sanırım biraz tabule tarzı salata oldu, üstelik içinde hem salam, hem de bulgur olduğundan öğle yemeği niyetine de yenilebilinir, ki ben öyle yaptım.

Bir çay bardağı kadar ince bulguru kaynar su ile ıslatıp demlenmeye bırakın. Salata malzemelerini güzelce yıkayın, özellikle semizotunu. Domates, salatalık ve biberi doğrayın ve karıştırma kabının içine alın. Şişmiş olan bulgurları ilave edin, arzuya göre küp küp salamı dilimleyin ve biraz zeytinyağı ve tuz ilave ederek karıştırın. Yarım demet semizotunun yapraklarını ayıklayın ve karıştırma kabına alın. Sap kısımlarını bıçakla kesip ilave edin. İsterseniz biraz limon veya nar ekşisi koyabilirsiniz. Malzemeleri hafifce karıştırın, servis tabağına alınca üstüne biraz çörekotu serpiştirin.
Afiyet olsun!

Yoğurtlu semizotu salatası tarifi için tıklayabilirsiniz!

10 Eylül 2013 Salı

Kahveli muhallebi tatlısı

Sevgili komşum ve arkadaşım Emine'nin severek hazırladığı, enerji bombası olan bu tatlıyı sizinle paylaşmak istedim. İsmine bir türlü karar veremedik gerçi ama. İçinde hem ceviz, hem incir, hem de kahve var. Üstüne muhallebisi, şerbeti, keki.. Güzel tatların harmanlanmış olduğu leziz bir tatli tarifi. Yapılışı biraz zahmetli olsada, bu güzel lezzete değeceğine eminim :)


Malzemeler:
Muhallebi:
  • 1 litre süt
  • 1 su bardağı şeker
  • 2 yemek kaşığı un
  • 2 yemek kaşığı nışasta
  • 50 gram margarin veya tereyağı
  • 1 paket krem şanti
Kek:
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozy
  • 6 kuru incir
  • 1 su bardağı kadar ceviz
 Şerbet:
  • 1,5 su bardağı su
  • 5 yemek kaşığı şeker
  • 1,5 yemek kaşığı kahve

 
Kek için ceviz ve incir hariç diğer malzemeleri çırpın. 6 inciri ince ince doğrayın ve cevizleri dişe gelecek şekilde ufaltın. İsterseniz yarım su bardağıda kullanabilirsiniz. Tüm malzemeleri birleştirin ve borcamınıza dökün. Önceden ısıtılmış 160-170 derecelik fırında pişirin. Kurdanla kontrol edin. 

Muhallebi için süt, şeker, un ve nışastayı karıştırıp pişirin. Göz göz olduktan sonra tereyağınızı ilave edip karıştırın ve altını kapatın. 5-6 dakika beklettikten sonra 1 paket krem şantiyi mikserle çırpın ve muhallebinizi soğumaya bırakın. 

Şerbetin malzemelerini tencerede karıştırın. Kaynayınca 5 dakika kadar pişirin. Kıvamı yoğunlaşacaktır zaten. Kek pişince fırından çıkarın 5-10 dakika bekletin ve şerbeti üstüne dökün. Şerbet sıcak, kek ılık olmalı. Çekmesi için bir kenara alın. 

Şerbetli kekin üstüne artık soğumuş olan muhallebiyi yayın ve düzleyin. İnkanınız varsa bir gece buzdolabından bekletin. Dilimleyip servis yapın.
Afiyet olsun!


9 Eylül 2013 Pazartesi

Cumalıkızık 2

Cumalıkızık köyüne bir de yaz mevsiminde gidelim dedik ve Ramazan bayramından sonra bir cuma günü gitmeye karar verdik. Bol bol resim çekerim diye heveslendim ama kısmetime o gün hava maalesef kapalıydı, hani ne yağdı, ne de açtığı için istediğim şekilde çekim yapamadım.. Evlerin üstünde güzel bulutlar görünsün istedim ama kapalı havada gökyüzü gri olunca o masalsı tabloyu yakalayamadım tabii ki.
Bu linkte ilk gezimizden bahsetmiştim:
http://gulfemce.blogspot.com/2013/01/cumalkzk.html


Cumalıkızık, Bursa'nın Yıldırım ilçesine bağlı olan Tarihi bir Osmanlı köyüdür. Kınalı Kar dizisi sayesinde daha bir ünlenmiştir. Ankara asfaltı üzerinde Bursa'dan Kestel istikameti yönünde Otosansit'i geçtikten sonra sağdan köye ayrılan yolu bulacaksınız. Otosansit'in içinden de bir yol olduğunu gösteren bir levha var. Ben maalesef giderken o yolu kullandım. Hem yolu uzatmış oluyorsunuz, hem de tek gidiş dönüşlü, kıvrımlı bir dağ yolu gibi aynen. Yola girdikten sonra U dönüşü yapma imkanı pek yok. Ama yolun sonu köye varıyor yani. Hafta sonları daha kalabalık olduğundan hafta içi bir gün gidelim dedik. Arabayı çok rahat park ettik, her yer boş gibiydi. Ve oradan köy meydanına yürüdük.
Meydanda köy halkının yapmış olduğu ürünler satılıyor. Tarhana, köy ekmeği, reçeller, salçalar, erişte, yazmalar, örgüler gibi. Bana fiyatları biraz yüksek geldi. Geçen sefer gitmek nasip olmamıştı. Bu sefer Kınalı Kar'ın çekildiği konağa gidelim dedik. Köy meydanından yukarıya doğru devam edince yol ikiye ayrılıyor, sağ taraftan gittiğinizde konağa daha çabuk varabilirsiniz. Sol taraftan devam edince 'cin aralığı'na çıkıyor. Bir önceki yazımda oradan bahsetmiştim. Linkini yukarıda paylaştım zaten.


Konak iki kattan oluşuyor. İçeri girdiğinizde bir iç bahçesi var. Masalar, çiçekler ve çeşitli aksesuarlarla süslenmiş. Konağın üst katına çıkmak için merdiven başında ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz. Her yer halı serili. Veranda şeklinde geniş bir balkonu var. Odaları farklı şekilde düzenlenmiş. Birinde mesela 20 kişilik kocaman bir yer sofrası. Birinde sadece masa sandalye ve alt resimde gördüğünizde hem yer sofrası, hem de masadan oluşuyor. Duvarlarda dizi oyuncularının resimleri asılı. Yemek yemeseniz bile, girip gezin derim. Cumalıkızık'ın köy kahvaltısı ve gözlemesi meşhurdur. Geçen sene yediğimiz yer ile konakda ki fiyatlar aynı olmasına ragmen gözlemenin boyutu daha küçüktü. Bursa'nın çoğu turistik ve tarihi yerlerinde olduğu gibi burasıda Arap turistlerin istilasına uğramış. Maasallah köy kadınları ürünlerini satabilmek için çat pat Arapça bile öğrenmişler. Köy kadınları biraz cins olabiliyorlar. Arka sokaklarda oturan köy sakinleri resim çekmenizden rahatsız olabilir. Hepsi ile sohbette edemezsiniz. Biz de bayan olmamıza rağmen birazcık dalaştık diyebilirim :)) Ama her şeye rağmen şehrin gürültüsünden uzak birkaç saat geçirmek, başka bir zamanda gezindiğini hissetmeye değer..
İmkanınız varsa ve yolunuz Bursa'ya düşerse, kesinlikle uğramanızı tavsiye ederim!



Hindistan Cevizli Toplar

Malzemeler:
  • 3 su bardağı süt
  • 1 su bardağı şeker
  • 7 kaşık tepeleme irmik
  • 1 paket krem şanti
  • hindistan cevizi
 


Çok basit, hafif ve lezzetli bir tatlı tarifi.
Süt, irmik ve şekeri bir tencerede muhallebi kıvamına alıncaya dek pişirin. Göz göz olduktan sonra altını kapatın. 5-6 dakika beklettikten sonra bir paket krem şantiyi içine döküp mikserle iyice karıştırın. Soğuduktan sonra birkaç saat buzdolabında bekletin. Ceviz büyüklüğünde parçalar alıp elinizle yuvarlayın ve bolca hindistan cevizine bulayın. Arzuya göre ortasını açıp fındık veya ceviz de koyabilirsiniz.
Afiyet olsun!

6 Eylül 2013 Cuma

Körili ekmek ve komşuda kahvaltı



Merhabalar,

Geçenlerde komşumuz kahvaltıya çağırmıştı ve uzak doğulu arkadaşının getirmiş olduğu ekmeklerden bize ikram etti. Tabii ki tarifini aldım ve sizlerle de paylaşmak istiyorum. Köri faydalı bir baharat olmasına rağmen Türk mutfağında fazla kullanılmıyor. Tadı yoğun ve damat tadımıza belki uygun olmadıgından. Yani genelde diyelim, ben mesela çok severim.

Ekmeğin içine kuşbaşı dana eti kullanılmış. Daha doğrusu sade pilavın yanına körili et yemeği yapılmış ve kalanı didiklenerek ekmeğin iç harcı olarak kullanılmış. Ben aldığım tarife göre sizinle paylaşayım. Et yerine elbette tavuk etide kullanabilirsiniz, hem fiyatı uygun, hem de pişme süresi daha kısa. Hatta patates bile kullanabilirsiniz.



Körili et:
Dana veya kuzu eti kullanacaksanız, 20 dakika kadar önce düdüklü tencerede pişirin. Tavuk eti çabuk piştiğinden çiğ olarak koyabilirsiniz . 2 adet soğanı yemeklik doğrayın, yağda hafif soteleyin, eti (300-400 gram gibi, miktarını siz kendiniz belirlersiniz) ve 2-3 diş sarımsak da ilave edip birkaç dakika sotelemeye devam edin. Silme bir yemek kaşığı köri, çimdik çimdik baharatlarınızdan ekleyin: zencefil, zerdeçal, kimyon ve karabiber gibi. Etin miktarına göre yarım veya bir su bardağıda sıcak su koyun ve o çekinceye kadar pişirin. Fazla koyunca cıvık olacaktır, o yüzden az az ilave etmeniz daha iyi. Köri piştikçe kıvam alıp suyu yoğunlaştıracaktır. 15 dakika kadar pişirin ve körili etiniz hazır. Bunu ister kuru bir pilav veya haşlanmış sade makarnanın yanına servis edebilirsiniz.

 Ekmek hamuru:
2 su bardağı unun ortasını açın ve bir paket kuru maya, 1 bardak ılık süt, silme tatlı kaşığı tuz, bir çay kaşığı şeker, 2 yemek kaşığı eritilmiş tereyağını ortasına koyun ve yumuşak bir hamur elde edene kadar un ilave ederek yoğurun. Hamuru birden fazla koymayın, katılaşır. Gerçi o zamanda azıcık su ilave ederek açabilirsiniz. Kulak memesi kıvamında hamuru 1 saat kadar mayalamaya bırakın. Bezelere ayırın ve didiklediğiniz eti ortasına koyup hamuru kapatın. Şeklini verip birazda tepside mayalamak için bırakın. Birer yemek kaşığı zeytinyağı ve suyu karıştırın, hamurların üstüne sürün. Üzerine irmik veya galeta unu serpin ve önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında pişirin. 
Afiyet olsun :)


Bulgurlu Semizotu

Malzemeler:
  • semizotu
  • kuru soğan
  • ince bulgur
  • zeytinyağı
  • salça
  • kırmızı biber

 Bir bağ semizotunu güzelce temizleyip yıkayın ve fazla ufaltmadan doğrayın. Bir kuru soğanı ve kırmızı biberi yemeklik doğrayın. Tencereye 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağı koyun, semizotunu, biberi ve soğanı ilave ederek birkaç dakika soteleyin, hafif suyunu salacaktır zaten. Yarım-bir bardağı kadar kaynar su ve silme tatlı kaşığı salça ekleyin ve hafif ateşte 10 dakika kadar pişirin. Tuzunu koyun ve tencerede kalan su miktarına göz kararı ince bulguru da ekleyin. Ben üç dolu yemek kaşığı koydum, karıştırdım ve demlenmeye bıraktım. Zaten kısır gibi bulgur şişecektir. Hatta semizotunun ekşimdi bir tadı olduğundan kısırı da andıracaktır size. Ilık veya soğuk olarak servis edin. 
Afiyet olsun!

4 Eylül 2013 Çarşamba

Meze: Peynirli Akıtma

Malzemeler:
  • 2 yumurta
  • 2 bardak süt
  • un
  • tuz ve baharat
  • peynir
  • marul
  • baharat
  • kahvaltılık salça
  • maydanoz, dereotu


Kanepe şeklinde sergilediğim için meze olarak adlandırdım ama kahvaltıda veya öğlen yemeğinede çok hoş gidecek bir yemek. Kim sevmez ki akıtmayı? Ben biraz doğaçlama yaptığım için akıtmayı, eldeki ve evdeki imkanlara göre, sizde kendi keyfinize göre yapın derim :) Bazen birkaç kaşık irmik de ilave ettiğim olur, hamuruna da baharat ve kaşar rendesi koyarım bazen. Bazen içine zeytinyağı veya bir çay kaşığı kabartma tozu da koyduğum olur. 

Yumurta, süt, tuz ve unu karıştırın ve cıvık bir kıvam elde edin. Un fazlaysa süt veya su ilave ederek açabilirsiniz. Teflon tavada pişirin. Soğuduktan sonra varsa kahvaltılık salçanızı hafiften sürün. Lor peyniri, kaşar rendesi, arzuya göre maydanoz, dereotu, baharat ve tuzu (hafif de zeytinyağı ilave ederseniz daha leziz olacaktır) harmanlayın, marulu da kesip ekleyin. Karışımı akıtmanın üstüne yayın ve sarın. Meze olarak ikram edecekseniz, birer parmak kalınlığında kesin ve servise hazırlayın. Lor yerine labne de kullanabilirsiniz. Kafanıza göre takılın derim :)
Afiyet olsun!


Meze: Peynirli Köz Biber

Malzemeler:
  • kırmızı köy biberi
  • lor peyniri
  • kaşar peynir
  • zeytinyağı
  • maydanoz
  • baharat

 Çok basit ama bir o kadarda lezzetli bir meze tarifi.
Kırmızı biberi közleyip temizleyin. Maydanoz kullanıp kullanmamak size kalmış, geçen yaptığımda kullanmıştım daha hoş bir lezzet verdi. Biberinize göre biraz rendelenmiş kaşar peyniri ve onun iki misli kadar lor peynirini bir kaba koyun, arzuya göre tuz, maydanoz ve baharat ekleyin (kekik, nane, karabiber olabilir), zeytinyağını da koyduktan sonra malzemeleri harmanlayın.

Mezenizi rulo şeklinde sunmak istiyorsanız biberi 4 eşit parcaya boydan bölüp, kök kısmına peyniri koyup yuvarlayın ve bir kürdanla sabitleyin. Resimdeki gibi yapacaksanız: biberi 2 parçaya bölüp peyniri üzerine yaydırın. Rulo şeklinde yayın ve birer parmak kalınlığında kesip tabağa yerleştirin.
Afiyet olsun!